0

Edebiyat ve Psikoloji İlişkisi Nedir?

Edebiyat ve Psikoloji İlişkisi Nedir?

Edebiyat insanı temel alarak duyguları, düşünceleri, hayalleri etkili bir biçimde anlatmayı amaçlar. Psikoloji ise insan davranışları ile birlikte zihinsel süreçleri inceleyen bir bilim dalıdır. Edebiyatın temel kaynağı insandır. İnsanı temel alan bütün bilim dallarının edebiyat ile bir ilişkisi vardır. Psikoloji de bu bilim dallarından biridir. Psikoloji biliminin temelinde de insan vardır. Edebiyat ile psikoloji arasındaki en büyük ortak nokta insandır. Her iki alan da insanın iç dünyasını ele alır.

Eski dönem anlatılarında yer alan mitler insan psikolojisinin bir yansımasıdır. Mitler tıpkı bilim gibi insanların evreni anlama ve açıklama çabasının bir ürünü olarak doğmuştur. İnsanlar mitler aracılığıyla içgüdüsel tepkilerini yansıtmışlardır. Mitolojide yer alan semboller insanın varoluşsal sürecini aydınlatma özellikleri nedeniyle psikoloji biliminin inceleme alanına girmektedir. Freud mitlerin, bilinçaltının istek, korku ve iç çatışmalarının bir ürünü olduğunu savunmaktadır. Jung’a göre ise mitler, kolektif bilinçaltının arketipleridir.

Edebiyat alanında romanlarda kişilerin tahlil edilmesinde psikolojiden yararlanılır. Bununla birlikte eseri yazan yazarın da yaşadıkları sosyal çevreler, hayat algıları ve psikolojileri yazdıkları edebi eserlere yansır. Edebi eserlerin yazarlarının milliyetleri, dilleri, kültürleri farklı olsa da yazılan eserde işlenen iç dünyaların tüm insanlığın ortak malı olduğu görülür. Bu durumda insan psikolojisinin bir yansıması olarak zihnimizin ne kadar evrensel işlediğini ve ihtiyaçlarımızın ne kadar evrensel olduğunu gösterir.

Edebiyat ve psikolojinin ilişkisi sonucunda psikolojik roman denilen bir tür ortaya çıkmıştır. Bu alanda gerek dünya edebiyatında gerekse Türk edebiyatında pek çok eser verilmiştir. Bu roman türünde eserlerde kahramanların iç hesaplaşmaları ve bunalımları, ruh çözümlemeleri detaylı olarak ele alınır ve işlenir.

Birçok yazar Freud’un psiko-analiz teorisini bilinçli olarak eserlerinde işlemiştir. Yine bu roman türünde kahramanların psikolojik yapıları tahlil edilirken iç monolog ve bilinç akımı denilen roman teknikleri sıklıkla kullanılır. İç monolog ve bilinç akımı teknikleri sadece romanlarda kullanılmakla kalmamış kahramanların iç dünyasını okuyucuya yansıtmak isteyen yazarlar tarafından diğer anlatmaya dayalı edebi türlerde de kullanılmıştır.

Psikolojinin edebi eserlere en iyi yansıması olarak dünya edebiyatında Dostoyevski’nin Suç ve Ceza adlı eseri dikkat çekicidir. Romanda Raskolnikov’un işlediği suç sonrası yaşadığı suçluluk duygusu ve iç bunalımları okuyucuya başarıyla aktarılmıştır. Türk Edebiyatında Nabizâde Nazım’ın Zehra adlı eseri psikolojik özellikler göstermektedir. Fakat kahramanların ruh çözümlemeleri başarılı bir şekilde ele alınamadığı için Mehmet Rauf’un Eylül adlı eseri edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman kabul edilmektedir.

Eylül’de Necip ve Suat’ın ruhi portreleri büyük bir başarıyla anlatılmıştır. Nurullah Çetin, Namık Kemal’in İntibah’ını ilk psikolojik roman kabul eder. Mehmet Kaplan da Şemsettin Sami’nin eseri Taaşşuk-u Talat ve Fitnat’ ı psikolojik roman olarak değerlendirir. Edebiyatımızda Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu, Halide Edip’in Handan, Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli… adlı eserleri de psikolojik roman türünün başarılı birer örnekleridir.

Sosyal Medyada Paylaş
TwitterFacebookWhatsAppGoogle+

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir